Ertesi gün
sabah 6’da uyandık. Güne ne kadar erken başlarsak o kadar çok yer gezeriz
prensibiyle kendimizi Roma sokaklarına vurduk.
Önce
İtalya’nın meşhur küçük espressocularından birinde kahve ve kruvasan
ısmarlayarak kahvaltımızı yaptık. (Avrupa’da maalesef Türk mutfağındaki gibi
kahvaltılar yok. Reçelli, peynirli, domatesli, ekmekli bir kahvaltı olsa
kruvasana bakar mıydık hiç).
Sadece 1.5
dakika süren () kahvaltımızın ardından ilk durak olarak Roma’nın simgesi
Collesium’a gittik.
MS 72
yılında İmparator Vespasian tarafından yapılma emri verilen ve dünyadaki en
büyük amfi tiyatro olan Collesium önünde fotoğraf çektikten sonra sırasıyla
Roma’da gidilmesi gereken yerler olan Fontana Trevi ve İspanyol Merdivenleri’ni
gezdik.
Fontana di
Trevi, Trevi’nin Çeşmesi anlamına geliyor ama bizim Türkler alakasıza “Aşk
Çeşmesi” olarak çevirmişler. O yüzden orada adres sorarken “Where is Love
Fontana” falan demeyin, gülerler sonra size. Ha bize güldüler mi diye
sorarsanız, hayır, çünkü önceden bu bilgileri öğrenmiştim + haritalarımız
yanımızdaydı).
![]() |
Bu arada Roma'daki şebeke suları içilebiliyor. Her köşe başında rastlayabileceğiniz çeşmelerden rahatlıkla su içebilir, hatta şişelerinizi doldurabilirsiniz. |
Bu yerleri
de gezdikten sonra en önemli yere sıra geldi: Vatikan.
Dünyanın en
küçük ülkesi olmasının yanı sıra Katolik Dünyasının da merkezi olması, buraya
ayrı bir önem katmaktadır. Tabi bir de Angels & Demons hastası biri olarak
ben çifte sevinç yaşıyordum.
Dini önemi
çok büyük olan bu küçük ülkeyi, İsviçreli muhafızlar korumaktadır.
Biz de
birer fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
Vatikan
Sarayı’na geçitle bağlantısı olan Saint Angelo’yu da görüp Robert Langdon’a
selam çaktıktan sonra, bu kez de “su” elementli din adamının, havuzunda
öldürülmeye çalışıldığı Navona Meydanı’ndayız. (Bilmeyen gerçek zannetmesin,
kitapta – filmde geçen sahne bu) Bu meydanın en önemli özelliği, 4 kıtadaki 4
nehrin tanrısını sembolize eden “Dört Nehir Çeşmesi”. Bu nehirler: Afrika’daki
Nil, Asya’daki Ganj, Avrupa’daki Danube ve Amerika’daki Plata’dır.
Navona
Meydanı, çok huzurlu, insanın içini bir dinginliğin kapladığı, sessiz,
sükunetli bir meydan.. Sadece su sesleri ve nazik turistlerin çıkardığı minik
sesler var. Etrafındaki evlerin pencerelerinden sarkan çiçekler, su sesiyle
bütünleşince insan oradan ayrılmak istemiyor. Ama gitmek zorundayız çünkü yolumuz
uzun. Roma’dan ayrılmadan önce Pagan Roma tanrılarına adanan Pantheon
Tapınağı’na da uğruyor ve o kocaman delikten gökyüzünü seyreyliyoruz.
Bu arada
Roma trafiği o kadar sıkışık ve keşmekeş ki, insanlar çözümü, küçük arabalar
sürmekte bulmuş.
Yola çıkma
vakti, dün geldiğimiz yolu geri gidip Floransa’dan bu kez batıya, Pisa’ya
ayrılacağız.
Yolda
Toscana Bölgesi’ne özgü bir çok güzel köy olduğunu okumuştum ancak vaktimizin
darlığından dolayı giremiyoruz ve yola devam ediyoruz. Gitmek isteyenler için
araştırdığım ve gidilmeyi hak eden köyler: Siena, San Gimignano ve Da Vinci’nin
doğduğu köy olan Vinci köyüne gidebilirsiniz)
Molalarla
birlikte yaklaşık 4 saat süren yolculuğun ardından Pisa şehrine varıyoruz.
Otoban’dan çıkıp şehrin merkezine ilerliyoruz. Yolu sağlı sollu ağaçlarla
kaplı, pastoral bir köyden geçiyoruz.
Avrupa’da
araba için park yeri bulmak gerçekten çok zor, büyük şehirlerde kapalı
otoparklarda mutlaka yerler bulunuyor ama küçük şehirlerde yol kenarlarında
arabalar için ayrılmış park yerleri genelde dolu oluyor ve boş yer bulmak için
şehri 2-3 kere turlamanız gerekiyor. Neyse ki Pisa o gün çok kalabalık değildi
ve biz Pisa Kulesi’nin yakınlarında bir park yeri bulup aracımızı park ettik.
Park
yerleriyle ilgili not: Fiyatlar şehrine göre değişiyor ama genelde saati 1 ile
3 Euro arasında. Gündüz zaten 1 saatten fazla kalmıyoruz ama geceleri arabayı
güvenli bir yere almak için parayı kıyıp kapalı otoparklara parkediyoruz.
Kule’nin
önünde fotoğraf çekip Vaftizhane’yi de fotoğraflıyoruz ve aracımıza atlayıp
yolumuza devam ediyoruz. Bugünkü son durak La Spezia bölgesindeki Cinque Terre
köylerinden ilki olan Riomaggiore.
Pisa’dan
çıktığımızda saat 18’e geliyordu ve elimde buakşamki otelin Booking sitesindeki
çıktısını incelerken, otele son giriş saatinin 19 olduğunu görüyorum! Aman
Allah’ım, kriz!! Kesinlikle yetiştiremeyiz, önümüzde daha en az 80 km yol var.
Hemen otele mail atıyorum. Dönüş yapıyorlar ama kararları değişmiyor. Biraz
yalvarınca son rakam 19:15’e kadar beklerim diyor. Gaza basıp gidiyoruz ki 10
dk sonra otoyolda uzun bir kuyruğun içine giriyoruz. Meğer yol çalışması varmış
ve biz de bu çalışmanın içine denk geldik. Trafiği tek şeride indirdikleri için
yığılma oluyor, ama neyse ki 10 dk. Sonra kurtuluyoruz. Gerçi ben her duruma
karşılık yoğunluğun fotoğrafını çekiyorum, otel görevlisi arıza çıkarırsa
Booking sitesine gönderirim diye.
Saat 19’da
La Spezia bölgesine geliyoruz. Önümüzde 10 km yol ve 15 dk. Var. Uçurum
kenarlarından süper manzaralarla kıvrılan virajlar eşliğinde 19:15’te
Riomaggiore’ye varıyoruz, ama o da ne, köyün girişindeki park yeri dolu.
Görevli yer yok diyor. Allah’ım öylece kaldık! Otel de yandı! Parasını da
ödemek zorundayız! Ben iyice panik olmuşken içerden bir arabanın geldiğini
gördük. Heyoo, boş yer var. Tam içeriye girerken bir de ne görelim, “1 gecelik
park: 23 Euro” ohaa!! Mecburen parkediyoruz çünkü bu kez otel yanacak. Park
görevlisi yanlışlık mı yaptı, yoksa kalanını yarın sabah alır diye mi düşündü
bilemiyorum ama bizden sadece 3 Euro aldı. Kalanı yarın alır herhalde diye
düşündük ve hemen oteli bulmaya başladık.
Bu arada
hemen bu köylerin öneminden ve konumundan bahsedeyim. Cinque Terre,
İtalyanca’da “5 yer” anlamına gelir, adından da anlaşılacağı gibi denize uzanan
kayalıklar üzerinde 5 köyün bulunduğu bir milli park burası.
•
Monterosso al Mare
•
Vernazza
•
Corniglia
•
Manarola
•
Riomaggiore
Köylerin
hepsi birbirinden güzel renkli evlere ve patika yollara sahip. Köyler
birbirlerine kara yoluyla ve trenle bağlı. Yıllardır hep internette bakınırken görüp gitmek
için hayal kurduğum bir yerdi burası.
![]() |
Yıllar önce internette fotoğraflarını görüp buraya vurulmuştum.. O günden sonra, hayattaki en büyük hedeflerimden biri, bu balıkçı kasabasını ziyaret etmekti. |
Kayalıkların
üzerine uzanmış renkli renkli evlerin bulunduğu, uçurumda dalgaların vurup
durduğu ürpertici ama gidilesi köylere gitmekti hep hayalim.. ve sonunda oldu,
ama bu kadar stresle gideceğimi hiç tahmin etmemiştim
Her neyse,
aracımızı park ettik ve limana doğru yürümeye başladık. Zaten köyde tek yol var
ve aşağıya doğru gidiyor. Renkli güzel evlerin aralarından yürürken bizim oteli
buluyorum. Adamla konuşuyoruz, adam rezervasyonumuzun iptal olduğunu, ama bize
kendi dairesini verebileceğini söyledi. Buna da şükür diyip adamın dairesine
gittik. Tabi adamın dairesi de turistlere “apart” olarak kiralanan bir daire.
Kayalıkların üzerine kurulduğu için çok dik merdivenlerle çıkılan bu daire köye
özgü eski evlerden biriydi. Çok güzel dekore edilmişti ve limanın hemen
yanındaydı. İyi ki böyle olmuş dedik, çünkü buraya ait evlerden birinde
kaldığımız için oranın yaşantısını, deniz kokusunu, ara sokak seslerini içimize
çektik.
Güneş
batmadan limanda fotoğraflarımızı çekip karnımızı doyurmak için kendimize
restaurant aramaya koyulduk. Pek fazla insanın buraları bilmemesine rağmen,
müdavimi olanlar da vardı o yüzden fiyatlar liman civarında biraz tuzluydu. Biz
biraz daha iç taraflara giderek şipşirin bir pizzacı bulduk. Çok güzel dekore
edilmişti ve ortamı çok sıcaktı. Pizzalarımızı ve şarabımızı ısmarlayarak
yıllardır hayalini kurduğum yerde olmanın tadını çıkardık.
![]() |
Yemeğin ardından
tekrar limana indik ve hep hayalini kurduğum bu güzel köyün bir de gece halini
fotoğrafladık. Her hali başka güzeldi..
|
Olmak istediğim yerde olmanın huzuruyla otelimize dönüp dalga sesleri eşliğinde güzel bir uykuya daldık. |
OTEL:
Locanda Dalla Compagnia (tabi sonra sahibinin
apartında kaldık): (58 Euro)
Otelde kalmadığımız için yorum yapamıyorum.
Post-it:
ROMA’DA
GEZİLECEK YERLER:
•
Arabayla gidenler, Roma’nın trafiğinde 2 katı dikkatli olsunlar.
Acayip yoğun ve keşmekeş bir trafik var. Biz iki kere kaza atlattık.
•
Roma’da gezilecek yerler malum: Vatikan, İspanyol Merdivenleri,
Fontana Di Trevi, İspanyol Merdivenleri ve Collesium. Bu ana noktaları
gezdikten sonra özellikle Pantheon mutlaka ziyaret edilmeli. Pantheon’un hemen
arka sokağındaki, 4 kıtayı ve 4 nehri temsil eden çeşmenin de bulunduğu Navona
Meydanı’nı da ziyaret edip, cafelerinde bu anlamlı heykele karşı bir espresso
içmelisiniz.
PISA’DA
GEZİLECEK YERLER:
•
Pisa, çok küçük bir köy, İtalya’nın bir çok köyüne benziyor, ama
İtalya’nın simgesi haline gelen meşhur eğik Pisa Kulesi önünde fotoğraf
çekmeden, İtalya’dan ayrılmak sanırım biraz ayıp olur
CINQUE
TEREE’DE GEZİLECEK YERLER: /
RIOMAGGIORI’DE
GEZİLECEK YERLER:
•
Cinque Terre, tur şirketlerinin rotalarında yer almayan bir bölge.
Henüz keşfedilmemiş olması kesinlikle onun böyle bakir kalmasının en önemli
sebebi. Eğer turlardan bağımsız bir İtalya tatili yaparsanız, kuzey batıdaki bu
şirin köyleri görmenizi ve Riomaggiori’yi Manarola’ya bağlayan yürüyüş yolu Via
Dell Amore’da yürümenizi tavsiye ederim.
•
Ayrıca 5 köyü de gezmek isterseniz, köyleri birbirine bağlayan tren
seferleri var
Merhaba notlariniz cok keyifli ve basdondurucu bir hizla panoramik bir gezi olmus :) yanlis bir bilgi var onu duzeltmek isterim. Cinque terre italyanin en cok turist alan yerlerinden biridir. Kesfedilmemis bir yer degil hatta bu bolgeye yilda girebilecek turist sayisina kisitlama getirilmesi soz konusudur bilginize.. sevgiler..
YanıtlaSilMerhaba notlariniz cok keyifli ve basdondurucu bir hizla panoramik bir gezi olmus :) yanlis bir bilgi var onu duzeltmek isterim. Cinque terre italyanin en cok turist alan yerlerinden biridir. Kesfedilmemis bir yer degil hatta bu bolgeye yilda girebilecek turist sayisina kisitlama getirilmesi soz konusudur bilginize.. sevgiler..
YanıtlaSil